Kara Hayal Rıhtım’ı Üzgünce Sunar:

Kuşlar Nerede Ölürse


Başlarken

Ve o eski şarkılara kulak verip bir daha kimseyle yakınlaşmayacağıma söz vermiştim kendi kendime. Nasıl yakın olabilirdim ki? Eski bir rüya olarak kalmayan deneyimler sadece hüzünlü olaylardan çıkardıklarımız olmuyor muydu? Bir insanla yakınlaş ve artık onsuz yapamayacağını fark et. Bu haksızlığa tekrar katlanmak istemiyordum. Etten ve kemikten bir insanla nefes almak kadar kötü bir şey var mıdır? Ona muhtaç olmak kadar? Çünkü hep böyle oluyordu. Kimsenin anlamadığı bir çağda hüzünlü bir insan ne yapabilirdi ki? Kibar bir şövalyeye inandığı sevginin bambaşka bir şey olduğunu söylediğinizde yapacağı şeyi... O sevgiye ihtiyaç duyar; ama kırılmış hayallerinden dolayı o sevginin yanına, ne kadar yakın olsa da yaklaşamaz. Bu ben değil miydim? Beni kurtaracak kimse yoktu; ve ben de bir daha asla yakınlaşmayacaktım…”


Hayatımızda kaç tane kuş ölüsü görürüz ki?

Kafamı kaldırdım ve yukarı baktım. Başka bir yerde ölüyor olmalıydı bu kuşlar. Gökyüzünde, ötede, uzak ve gizemli bir yerde. Bir hikayesi olmalıydı oranın. Yürümeye devam ettim. Artık sonbahardı. Mutsuz bir hikaye, diye düşündüm...


...Masallarda yaşayan insanların hikayesi bu,


Hüzünlü insanların hikayesi ,


Akşamüstüne aşık insanların hikayesi,


Karşı kıyıları Parliement sinema gecesi kadar parıltılı görebilen, ama bulunduğu yere pazar gecesi kasveti çökmüş olan insanların hikayesi,


Yitik duygulara inananların hikayesi,


Çok yorgun insanların hikayesi,


Şehrin ışıklı siluetini penceresinden seyrederken sigara içenlerin hikayesi,


Uçmayı düşleyebilenlerin hikayesi,


My Friend of Misery’i Dark Tranquillity’den dinleyenlerin hikayesi,


Ve nerede öldükleri mutlu insanlarca umursanmayan kuşların hikayesi bu...


Hiç yorum yok:

Kuşlar Nerede Ölürse

Rıhtım rüzgarında iki yeni şiir eşliğinde yeni bir hikaye savruluyor.

Kuşlar Nerede Ölürse, ve rıhtım sessizliğe bürünüyor.

Ekim 2007

Rıhtımda Yabancı

...Yabancının ayak sesleri bu uzak, unutulmuş rıhtımın taşlarında yankılanıyor. Yabancı yalnız. Soğuk havayı soluyor, tütün dumanı gibi çekiyor ciğerlerine derin derin. Rıhtım ışıkları sırayla dizilmişler, donukça yanıyorlar, seyretmek keder veriyor. Deniz bezgince ıssız iskelenin ayaklarını okşuyor. Katran renkli ahşap gıcırdıyor. Yabancı iskelenin ucunda, kıpırtısız. Rüzgar uğulduyor.

Berrak ve serin gecelerde ve puslu öğlenlerde ben de durdum orada. Denizden esen rüzgarı içime çektim, kahverengi bir sobanın ısıttığı rıhtım kahvesinden gelen kahve kokusu eşlik etti rüzgara. Deniz ötelere uzanıyordu. Cezbedici, kederli, durgun deniz... Başka nerede, nereye bakarken hayal kurabilirdim ki?

Şimdi yabancı duruyor iskelenin ucunda. Kara Hayal Rıhtımı'nda, denizin bir zamanlar bana fısıldamış olduğu hikayelerle beraber, ve tamamen tek başına...

***


Kara Hayal Rıhtımı'nın, bu kişisel hikaye ve şiir sitesinin beğenilmesi dileğiyle...


A. Erman Kulunyar

Şubat 2007

Sitede bulunan tüm yazıların ve resimlerin hakları sahiplerine aittir, çalan çırpan hunharca lanetlenecektir. Yazıları en iyi niyetlerimle sunsam da elimden gelenin en iyisi kesinlikle bu değildir. Hikayeleri istediğiniz şekilde bilgisayarınıza indirebilir, word’de daha okunaklı bir hale sokabilirsiniz.