Kara Hayal Rıhtım’ı Üzgünce Sunar:

Kuşlar Nerede Ölürse


Doğudan Son Bir Düşüş

Boğaz köprüsü, üzerinden akan arabalar sayesinde hafifçe titriyordu. Uzun asfaltı bir arada tutan kayışlar boğukça gıcırdıyordu. Gıcırtılar, karanlık suda metalik bir yankılanma meydana getiriyordu. İlkel bir köprü değildi bu; demir yerine elektro-plastikler, beton yerine ise kırılmaz cam kullanılmıştı; asfalt yarı iletken bir metalden oluşuyordu, tüm kütleyi birbirine bağlayan kayışlar ise elektrik-süspansiyonlardı. Sekiz şeritli, camdan tünel, ilk köprü, adı artık önemsenmeyen bir denizin altında uzanmış, iki kıtayı birbirine bağlıyordu. Süspansiyonların her şarj oluşunda, parlayan elektrik akımları bir iki metre dışarıyı aydınlatıyordu: siyah-yeşil, köprünün silkinmeleriyle titreşen, ölü bir denizi.

İkinci köprü, gökyüzüne uzanmıştı. İki şeritli köprü, geçmişteki köprülere benziyordu: yanları bariyer ve korkuluklarla kaplı, düz bir anayol. Alt tarafı, arabaların yer çekimini yenmesini sağlayan saydam bir enerji hattından oluşuyordu. Periyotlarla, hat baştan sona hızlıca akan mavi bir enerji dalgasıyla kaplanıyordu. Uçan köprü, İstanbul boğazı boyunca uzandıktan sonra, iki koldan alçalıyor ve arabaları karayla aynı seviyeye indiriyordu.

“En yakın ekip, ikinci boğaz köprüsüne. Bir robot, arabasını bariyerlerin yanında bırakmış. Trafik akışı yavaşlıyor. Robot sürücü, bariyerin ardında, korkuluklarda. Bir başka intihar vakası olabilir. Trafik akışı derhal eski haline dönmeli.”


“Bir lanet robot daha. Düzgün çalışsalar ne olurdu sanki?”

“Bizim gibi polisler rahat ederdi. Birden ölümün ne olduğuna meraklanan bu mekanik yığınlarla uğraşmak benim de hoşuma gitmiyor.

“Son iki ayda beşinci intihar vakası. Acaba bir şey yapay zekâlarını mı etkiliyor? Hiçbir robot kendi kendini kapatmayı düşünecek şekilde programlanmaz.”

“Görüyoruz ya, birkaç istisna çıkabiliyor!”

“Ve onlardan biri de rahat bir geceyi mahvederek bize rastlıyor.”

“Biliyor musun dostum, robot umurumda değil; acele edip şu trafiği açalım. Başka bir görev olursa başka bir devriye bakar, biz bu gecelik mesaimizi birazdan tamamlayacağız.”

“İstanbul. O kadar güzelmiş ki, ismini değiştirmediler bile. Eski çağlardan bir inci.” Uçan köprünün korkuluklarına dayanmış, boğazın karanlık portresine bakıyordu. Az ileride ve çok aşağıda, eski boğaz köprüsü gözüküyordu. Ortası yüzyıllar önce çöküp gitmişti. İki tarafından da küçük birer kısım, yerçekimine dayanmayı başarmıştı; direnişçilerin betona enjekte ettiği bir kimyasaldan olsa gerek. Havayı daima kaplayan ağır sisin arasından, siyah beyaz savaş resimlerini andırıyordu. Hiç dağılmayan sisin içinde, uzaklarda, kaynağı belli olmayan noktasal ışıklar parlıyordu, çok yükseklerde ya da aşağılarda. Yapılardan geliyordu bu ışıklar, ama geleceğe ait olan konforlu, yüksek kuleler değildi bunlar. Işıkların parladığı yerlerden ya bir gürleme-tıslama sesi ya da dakikalarca kesilmeyen metalik güm-güm sesleri geliyordu. Sisli gecede, etrafa endüstriyel bir gizemlilik yayılmıştı.

“Dünya değişmeden önce, buranın sahibi Türkler, güçlü bir ırkmış. İşte, İstanbul, değişikliğin yok edemediği bir isim; Onların cesur olmayan yeni dünyaya bıraktıkları bir miras, ismen de olsa. Ve batıya bakıyorum. Siber-Bulgarların toprakları uzanıyor. Onlar ihanet edenler. Kendi kutsallıklarını bozdular. Artık insan değiller; et ve metalin karıştığı bedenlerle yürüyorlar. Yunanlılar: nükleer silahlarla topraklarının yarısı denize gömüldü ve sonra… Düştüler. Almanlar, 5. ve 6. dünya savaşından sorumlu millet; köklerinin kazınmış olduğu düşünülüyor. İngilizler bu dünyayı Londra ile terk etti: gemi sadece seçkin İngilizleri taşıyordu ve kısa süre sonra uzayda yitip gitti; akıbetleri nedir bilinmiyor. Avrupa’nın geri kalanı ise bölünmüş, dağılmış insan kabileleri şeklinde yaşıyor. 5000 yıl önce nasılsa, şimdi de öyle.”

“3’ü bırakın 4. dünya savaşı da taş ve sopalarla olmadı. 6. dünya savaşı böyle oldu denebilir ama ya 7. dünya savaşı? Bir dünya savaşı, illa uluslar arasında mı olmalı? Dünya savaşı, dünya için olamaz mı?”

Polis arabası karşı şeritte durdu. İki polis de inip robota doğru ilerlediler. “Gayet tabi olabilir. Ama beceremedik: 6 tane dünya savaşı bizi yıprattı.” dedi robot. “Ve son, kendiliğinden geldi. Gökyüzünden. Sonun, direk kendi elimizden çıkmaması bir teselli değil. Bu ıssız dünyada, bizim çağımız artık bitti.” Ve kendini aşağı bıraktı.


Şaşkın iki polis birbirine baktı. “Onu gördün…”

“Evet. Robot değildi. Zaten robotlar böyle aptalca bir şey yapmazdı.”

“Bu bölgede köklerini kazıdık zannediyordum.”

“Doğu kıtadakilerden son birkaçından biri olmalı. Belki de sonuncusuydu.”

“Belki. Artık onun hayatı bitti. Gel, biz de mesaimizi bitirelim.”

2004

Hiç yorum yok:

Kuşlar Nerede Ölürse

Rıhtım rüzgarında iki yeni şiir eşliğinde yeni bir hikaye savruluyor.

Kuşlar Nerede Ölürse, ve rıhtım sessizliğe bürünüyor.

Ekim 2007

Rıhtımda Yabancı

...Yabancının ayak sesleri bu uzak, unutulmuş rıhtımın taşlarında yankılanıyor. Yabancı yalnız. Soğuk havayı soluyor, tütün dumanı gibi çekiyor ciğerlerine derin derin. Rıhtım ışıkları sırayla dizilmişler, donukça yanıyorlar, seyretmek keder veriyor. Deniz bezgince ıssız iskelenin ayaklarını okşuyor. Katran renkli ahşap gıcırdıyor. Yabancı iskelenin ucunda, kıpırtısız. Rüzgar uğulduyor.

Berrak ve serin gecelerde ve puslu öğlenlerde ben de durdum orada. Denizden esen rüzgarı içime çektim, kahverengi bir sobanın ısıttığı rıhtım kahvesinden gelen kahve kokusu eşlik etti rüzgara. Deniz ötelere uzanıyordu. Cezbedici, kederli, durgun deniz... Başka nerede, nereye bakarken hayal kurabilirdim ki?

Şimdi yabancı duruyor iskelenin ucunda. Kara Hayal Rıhtımı'nda, denizin bir zamanlar bana fısıldamış olduğu hikayelerle beraber, ve tamamen tek başına...

***


Kara Hayal Rıhtımı'nın, bu kişisel hikaye ve şiir sitesinin beğenilmesi dileğiyle...


A. Erman Kulunyar

Şubat 2007

Sitede bulunan tüm yazıların ve resimlerin hakları sahiplerine aittir, çalan çırpan hunharca lanetlenecektir. Yazıları en iyi niyetlerimle sunsam da elimden gelenin en iyisi kesinlikle bu değildir. Hikayeleri istediğiniz şekilde bilgisayarınıza indirebilir, word’de daha okunaklı bir hale sokabilirsiniz.